Son yaptığım seyahatlerde dört Afrika ülkesi görme fır-satım oldu. Değişik zamanlarda sırasıyla Kongo, Kamerun, Sene-gal ve Burkina Faso’ya gittim. Gördüklerim karşısında hayıflandığım da oldu ama çoğu zaman yaşadığım ülke Türkiye’ye şükrettim. Öyle Afrika uzmanı falan değilim, yazıdaki amacım bu gezilerdeki gözlemlerimi sizlere aktarabilmek ve eğitim amacıyla kara kıtaya gidenler sayesinde Afrika ve Türkiye arasında bir köprü kurulmuş.
İlk Sahraaltı Afrika’ya gidişim 2010 senesinin Ocak ayında Güney Afrika üzerinden Namibya’ya oldu. Alman arkadaşlarımın daveti üzer-ine bu ülkeye bir haftalık bir ziyaret yapmaktan büyük keyif alacağımı düşünerek seyehat hazırlıklarıma başladım. Ancak daha ilk aşamada Türk vatandaşlarına vize uygulandığını (tabi Almanlar için bu söz konusu değil!) ve Namibya’nın Türkiye’de bir kontak noktası olmadığını konsolos ya da fahri kon-solos düzeyinde- öğrendim. DEİK’ten konuyla ilgili yardım istedim. Kendilerinden aldığım bilgi ilginçti.
Türkiye Afrika’ya geç de olsa kavuştu; önemli olan bu buluşmanın sağlam zeminler üzerine oturtulmasıdır. Eğer bu başarılırsa atalarımızın asırlık kardeşlik ilişkilerini yeniden ihya etmiş olacağız.
Afrika kıtası genel itibarıyla kuzey ve güney diye iki ana parça halinde ifade edilmektedir. Kuzeyde Mısır dâhil edildiğinde 6 ülke Büyük Mağrip olarak isimlendirilmektedir.
Bu yeni ufuk ATİABla tüm ASKON mensuplarının bu bölgelere yoğunlaştırmasını beklerim. Israrla öneririm ve birliktelik vaadinde bulunurum. Hayırlı bereketli işler diliyorum.
Afrika insanlık tarihinin en eski kıtası olma özelliği ile tanımlanmaktadır. Kendisine yük-lenen bu eski sıfatı aynı zamanda geri kaldığı, işinin bittiği gibi imajlara da katkı vermekte-dir. Bu kıtanın bu şekilde anılmasının biri-lerinin işine geldiği bugün artık çok daha iyi bilinmektedir.
İSGİD olarak; ATİAB’ın faaliyetleri ile Afrika da mevcut ticaret hacminin artırılmasını ve potansiyel pazarlara adım atılarak katma değer oluşturulmasını destekliyoruz.
Avrupa, Asya ve Afrika üçgeninde gelişen Türkiye, son birkaç yıldır bölgenin gözde ülkelerinden biri olmuştur.
Bu çerçevede de Türkiye, 2011 yılını yüzde 8,5’luk büyüme ve 135 milyar dolar ihracat başarısı ile kapatırken, 2012 yılında yüzde 4 seviyelerinde büyüme, 150 milyar dolar ihracat gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.
Ülkeler arasında karşılıklı ve dengeli menfaat ilişkilerinin kurulmasını, ticari teamüllere, mesleki ahlak ilkelerinin ve ülkelerle kuruluşlar arasında dostlukların güçlenmesini önde tutan İDV bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hizmetlerini sürdürürken ATİAB ile işbirliğine ayrı bir önem vermeye devam edecektir.
Türkiye, 1940’lı yıllarda tek parti döneminin içine kapanık devletçi ekonomi yönetiminden 1950’li yıllarda özel sektörün de katkılarıyla karma ekonomik modele geçmiş ancak 1980’li yıllarda Serbest Pazar ekonomik Modeli ile küreselleşme sürecinde hızla dışarıya açılmaya başlamıştır.
Afrika’da hayat güneş doğmadan başlıyor; yollarda motosiklet kalabalığına, ilerleyen saatlerde lüks araçlar katılıyor. Tırlar, damperli kamyonlar inşaat malzemeleri taşıyor. .
Bu hareketlilik, şehirlerin şantiye görüntüsü, Afrika’nın yükselen enerjisinin sinyallerini veriyor. Hızla gelişmekte ve dünyanın geri kalanıyla arasındaki mesafeyi kapatma gayretinde olan Afrika, dünya üzerinde yatırım yapmak için en uygun bölgelerin başında geliyor. Sanayi-den inşaata, turizmden tarıma tüm sektör-lerde yatırıma açık olan bölge, teşvikler, vergi kolaylıkları, ucuz işgücü ve hammadde gibi unsurlarla da yatırımcıların her geçen gün daha fazla ilgisini çekiyor.